1981 Kooperatif

1981 Yılında İzmir 9Eylül Üniversitesinin KOYBOLMAKTA OLAN HALK SANATLARI SEMPOZYUMUNA katılmış ardından da Hollanda  CBI (Centre for the Promotion of  Imports from developing countries)kuruluşunun düzenlediği üç haftalık bir seminere gitmiştim. Seminerin amacı doğu ülkelerinin Avrupa ülkelerine satmak istedikleri geleneksel el sanatı ürünlerinde nelere dikkat etmeleri üzerineydi. Bu seminerde bize  önce  dış satış-iç alım banka işlemleri, satılan malın  çıkış yeri, korunma  biçimi, üretici tanıtımı ve ambalaj biçimi üzerine bilgi  verildi

Bu bilgiler Rotterdam’dan  kalkıp  Main nehri üzerinde güneye doğru hareket eden bir gemide veriliyordu. Gündüzleri ürünlerimizi güvertede sergiliyor ve geldiğimiz şehrin idari   ve banka  yetkilileri  sergiyi geziyor ve sonra bizlere bilgi veriyorlar,  biz de kendi aramızda  bu bilgileri sonra bir daha paylaşıyorduk. Bu arada bize geldiğimiz yer hakkında hazırlanmış bir dosya veriyorlardı, banka isimleri, iletişim bilgileri, sivil toplum kuruluşları hakkında.

Dönüşte, İstanbul Hisarüstü semtinde, Boğaza bakan villaların bulunduğu yamacın arka tarafıdır,  Boğaziçi  Ünversitesinden çıktığımda  evlerin kapılarında oturmuş  birşeyler ören kadınlar gördüm.Yanlarına gittim. Çoraptı ördükleri çok güzel desenli ve muntazam ancak örgü iplikleri o kadar adi ve uyumsuzdu ki daha önce  güzel çorap görmemiş olsanız ondaki örgü güzelliğini renk ve kalite yanlışlığını anlayamazdınız.

O civarda bir sivil kuruluş herkese bir kaç renkli çile veriyor ve onlar da örüyorlarmış çok ufak paralara.  Ben daha önce Kenan Özbel’le tanışmış ve hem kitabını hem de elindeki çorap ve diğer kolleksiyonlarını görmüştüm. Hisarüstüne gittim bir Çarşamba günü. Kenan özbelin kitabından koparıp çerçevelettiğim çorap tablolarını evlere dağıttım. Kadın ve erkeklerle   konuşup bir kooperatif kurmaya karar verdik. Henüz emeklilik tazminatımı harcamamıştım.  Çok heyecanlandılar. Tüzük hazırladım ve noteri alıp  gittim. Kırk kadın noterin yanında tüzüğün tüm sayfalarını imzaladı veya parmak bastı. Sonra  yönetim kurulunu yanıma alıp  yüncülere gittik.  İstedikleri renkte ve kalitede yünleri bir kamyonete yükleyip Hisarüstüne geldik.  Kooperatif üyelerinden her biri  istediği renkte bir çift çoraplık yün seçti. 

Ertesi çarşamba  Hisarüstü bayram yeriydi.  Evlerin önüne  masalardan bir düzen kurmuşlar. Herkes çorabını özenle yatırdı masaya. O güzelliği, insanlardaki sevinç ve gururu görmeliydiniz. Sonra İstanbul çapında bir ALA ÇORAP YARIŞMASI açtık.

Bu kooperatif  Almanya ve İsviçre kayak merkezlerine  çorap-eldiven-başlıktan olaşan  desenli yünlü, daha çok orlon, takımlar sattı.

Bunları anlatmamın nedeni bunun  sizlerin  co-knitting dediğiniz yöntemin bir başka yolu olmasıdır.. Ben buna OKULLU-ALAYLI işbirliği diyorum.  Desenli çorap örmek bir halk sanatıysa  bunun  çocukluğunda bu işi anadan öğrenmişlerle başlatılması  ve eğer onlar bu işten geçimlerini sağlayabilirlerse o zaman  çorap setleri gibi yan ürünlerle  gençler de işe başlamak isteyebilir.

Tabii çorap üretimiyle ilgili düşüncelerim zaman içinde çok değişti. Bu arada  Tubitak’da   üç dört senedir süren bir çalışma var, sadece endüstriyel ürünlerle ilgili; Üniversitelerin bulgularıyla girişimcinin potansiyeli üzerine.  Yani Alaylı-Okulu işbirliği.

Belki birgün idareci olanlar okullara geleneksel sanatlarla ilgili dersler koyar, ya da günümüz algılamalarına uygun müzeler açar, veya halk bilimi konusunda uzman kişilerden yararlanmanın önemini kavrar diyorum.

Halk sanatı ürünleri elbette günümüz teknolojisi  ürünleriyle  piyasada yarışamaz. Ancak insanların  yakınlarından öğrenip  hevesle, zevkle, sevgiyle yaptıkları ve insan sıcaklığı taşıyan  halk sanatı ürünleriyle de hiçbir teknoloji yarışamaz.  Halk oldukça yeni halk sanatı ürünleri oluşacaktır. Eğer eski halk sanatı ürünlerini canlandırmak istiyorsak daha farklı yöntemler bulmak da bizlerin işi olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir